
Kur’an Ve Sünnet Işığında Zaaflara Genel Bir Bakış
Psikolojik hastalıkların günümüzde yaygın olduğu malumumuzdur. İnsanı tanımayanın insan psikolojisinden anlaması mümkün müdür? Tabiri caiz ise bir makinenin özelliklerini elbette onu yapan ustası en iyi bilendir. İnsanı da tüm yönleriyle en iyi bilen ve tek iyi bilen Allah'tır ( cc). O’na (cc) sormadan insanı tanımanın, zaaflarını bilmenin ve zaaf yönlerini tedavi etmenin mümkünatı yoktur.
Psikolojik hastalıkların günümüzde yaygın olduÄŸu malumumuzdur. İnsanı tanımayanın insan psikolojisinden anlaması mümkün müdür? Tabiri caiz ise bir makinenin özelliklerini elbette onu yapan ustası en iyi bilendir. İnsanı da tüm yönleriyle en iyi bilen ve tek iyi bilen Allah’tır ( cc). O’na (cc) sormadan insanı tanımanın, zaaflarını bilmenin ve zaaf yönlerini tedavi etmenin mümkünatı yoktur.
İnsan, fıtratı itibarı ile iki zıt tabiatı bünyesinde barındıran bir varlıktır.
Ruhi yönü ve nefsi yönü
Madde yönü ve manevi yönü.
Zaaf yönü ve zaaflarıyla mücadele edebilen irade yönü.
Şems suresinde nefsin bu iki yönüne dikkat çekilmiştir.
” Nefse ve onu ÅŸekillendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun ki” (7-8. ayetler)
“Allah yükümlülüklerinizi hafifletmek ister. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır”. (Nisa Suresi, 28).
Akıl, irade ve ruhi yönleri iman, erdem, kısacası meleki yönünü tarif ederken, nefsi yönünü; duygu ÅŸehvet, imana yanaÅŸmayan nefis de hayvani yönünü tarif eder. Bu konu Tin suresinde şöyle ifadelendirilmiÅŸtir. ” Biz insanı en güzel bir ÅŸekilde yarattık, sonra onu aÅŸağıların en aÅŸağısı kıldık”. (Tin Suresi; 4-5)
Åžayet meleki yönünü kuvvetlendirirse kendisine melekler selam durur. Zaaf yönlerinin esiri olduÄŸunda da esfelsafilin denilen aÅŸağıların aÅŸağısına yuvarlanır. İnsanın zaaf yönlerin Kur’an ve sünnette yok sayılmamış, insan erdemine yakışır bir ÅŸekilde yönlendirilmiÅŸtir. ÖrneÄŸin yeme zaafı, helalinden yiyin denerek yönlendirilirken cinsi zaaflar için de nikâh bağını ÅŸart koÅŸmuÅŸtur. Hayatın devamı için bedenin bazı ÅŸeylere ihtiyacı vardır. Nefis bu ihtiyaçların ÅŸekillendiÄŸi ve çıktığı yerdir. KiÅŸinin yeme içme, soluk alıp verme, barınma, uyuma, sahip olma arzuları nefsin normal istekleridir. Ancak bu istekler başıboÅŸ bırakıldığında, kiÅŸi cahil, cimri, hasetçi, gözü doymaz, azgın, sapıtmış, gurura kapılmış bir varlık haline gelebilir. Çünkü nefsin yapısı buna uygundur. Çünkü nefis başıboÅŸ bırakıldığı zaman, aşırı istekler gündeme gelir ve insan o noktada hataya düşer. İslam’ın nefse koyduÄŸu ölçüler nefsin isteklerini, haksızlık etmeden, kimsenin hakkına tecavüz etmeden olumlu bir ÅŸekilde gidermeyi amaçlar. Bu hayatın devamı için gereklidir de. Nefsin aşırı istekleri ve helal olanda da aşırıya giden istekleri Allah’ın koyduÄŸu sınırları aÅŸtırır ve kaybedenlerden olur çünkü dünya bu konuda kulluk sınavının yeridir. Nefsi yok etmek mümkün deÄŸildir önemli olan nefsin isteklerini fıtratı bozmayacak ve insan erdemine yakışır ÅŸekilde yerine getirmektir. GeçmiÅŸ alimler nefsi menzile götürecek binek olan ata benzetmiÅŸler, atın dizginleri elinizde olursa menzil için lazımlı bir araçtır, ÅŸayet dizginleri bırakırsanız sizi yoldan çıkarır, demiÅŸler.
Zaaflar fıtri ve sonradan kazanılmak üzere iki ÅŸekilde deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Sonradan kazanılan zaaflara en büyük etken insanın yetiÅŸtiÄŸi aile yapısı, sosyal çevresidir. Bu yüzden Kur’an inananlara ” sadıklarla beraber olun” diye emreder. Nefsin isteklerini fıtrata aykırı, meÅŸru olmayan yollardan tatmin etmek ya da helal olsa dahi ihtiyaçtan fazlasını vermek insanda psikolojik sıkıntılara yol açar. Çünkü ruh ancak helal ve yaratıcısını anmakla sekinete ulaşır.
Nefsin isteklerini yapmakla iç itminanına ulaÅŸmak mümkün deÄŸildir. İç huzuruna ancak ve ancak Allah’ın zikriyle ulaşılabileceÄŸini Allah (cc) söylüyor “İyice bilin ki gönüller, Allah’ı anmakla yatışır, kuvvet bulur.” (Rad; 28)
Yaşadığımız çağda psikoloji adına yazılan onlarca kitap insanın sayısız duygulara sahip olduğunu izah etmeye çalışmışlardır. İşte ilahi mesaj bu duyguların yeterince ve meşru yollardan tatmin edilmesi gerektiğini beyanla yol gösterir.
Akıl ve irade bedene hükmederse duygulara ve nefsi isteklere “insana yakışır “ÅŸekilde yön verir.
Şayet nefis ve duygular bedene yön verirse insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Çünkü insan zaaf yönlerini besleyince her türlü kötülüğün faili olur ve bundan zerre perva etmez. Ruhunu -maneviyatını beslemedikçe azgınlaşır, azgınlaştıkça da kötülükte sınır tanımaz.
Öncelikle insan zaaf yönlerini tanımalı ve sonra ilahi mesaja uygun yön vermelidir. Zaaf konusunda kadın ve erkek arasında fıtratlarından dolayı bir takım farklar vardır. İslam fıkhı incelendiÄŸinde bu fark sebebiyle alınan önlemlerin kadını korumak, adaleti tesis etmek ayrıca zaaflarından dolayı büyük yanlışlarının önüne geçmek gibi bir takım hikmetler içerdiÄŸi görülür. ÖrneÄŸin kadının “kadı” yani “hâkim” olması uygun görülmemiÅŸ bunun en büyük sebeplerinden biri de kadının duygusal tarafının erkekten daha yoÄŸun olduÄŸu, bunun da adil karar vermeye engel olması ihtimalidir. BoÅŸanma hakkının erkekte olması, mahkemede ÅŸahitlik ederken iki kadının istenmesi vb…
Biliyoruz sözüm ona “kadın hakları” savunucuları bu satırlara yüksek perdeden itiraz edip ses yükseltiyorlar. Oysaki kadın hakları konusunda özellikle de son çıkan kanunlar kadının fıtratını bozmakta ve kadınların erkeÄŸe zulüm yapmalarının önünü açmaktadır. Çıkarılan yasalarla kadınların zaaf noktalarının nasıl erkeÄŸe zulme dönüştüğünün canlı ÅŸahitleriyiz. “Kadından iki ÅŸahit” ÅŸarttır ama “kadını beyanı yetince” babalarına iftira atacak kadar, sokak ortalarında erkekleri dövecek kadar hadsizleÅŸtiler. Bu arada ÅŸunu ifade etmeliyim; elbette kadının erkeÄŸe, erkeÄŸin kadına ÅŸiddetini kabul etmek mümkün deÄŸil. İnancımızda zulmün, haksızlığın her türlüsü yasaklanmıştır. “Zalim olana yaklaÅŸmayın yoksa size de ateÅŸ dokunur” (Hud Suresi; 113) buyrularak zalime yaklaÅŸmayı bile kerih görmüştür. Biz her türlü ÅŸiddeti inancımız gereÄŸi reddediyoruz. İnancımız boÅŸanma sırasında dahi tarafların bir birlerinin aleyhine yol aramayı yasaklamıştır. (bakınız: Talak Suresi; 6).
Zaaflar terbiye edilmelidir lakin bu İslam’ın öngördüğü, nebevi yöntemin öğrettiÄŸi ÅŸekilde olmalıdır. Aksi takdirde zaafların terbiye olması mümkün deÄŸildir. Terbiyeye tabi tutulmamış zaaflar kiÅŸide kronik hastalık hale gelir ki bu durumda anlaması, hissetmesi duyması mümkün olmaz.
“Onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrak etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla iÅŸitmezler.” (Araf Suresi; 179).
“Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden geri dönemezler.” (Bakara Suresi; 18).
Kişi nefsin isteklerini helal yollardan temin ederse ibadet/kulluk olarak değerlendirildiği için karşılığını alır. Haram olan isteklerine dur dediği zaman da ibadet/kulluk olarak değerlendirildiği için karşılığını alır.
Yorum Yazın
E-Mail adresiniz yayınlanmayacaktır. Endişe Etmeyin. (*) koyulan alanlar zounludur.
Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Yazan Siz Olun!